ZAMAN MAKİNESİ | OXFORD



Hepimiz yaz tatili gelmeden önce birçok plan yaparız; A planı olmazsa B planını uygularım, X yere gidemezsek Y’ye giderim gibi… Ama sonra bir bakarız ki hiç planlarımızda olmayan, bambaşka bir yerde bulmuşuz kendimizi. Londra da benim için öyle bir seyahatti. Bir anda gündeme geliverdi, vizeye başvurdum ama çıkmayacağını düşünerek doğru düzgün takip bile etmedim. Pasaportumu teslim aldıktan bir hafta sonra kendimi aniden önce Oxford’da sonra Londra’da buldum. Bu yazımda da size Oxford’dan bahsetmek istedim, çünkü Oxford hakkında Türkçe kaynak gerçekten çok az ve kapsamlı değil.

Oxford’a Nasıl Gidilir?

Londra’da Heatrow, Gatwick ve Stansted adında üç tane havaalanı var. Stansted’e İstanbul’dan Pegasus Havayolları uçuyor. Heatrow ve Gatwick’e Türk Hava Yolları’nın her gün uçuşu var. Ben son dakika bilet aldığımdan gidiş için Gatwick Havaalanı’nı tercih etmek durumunda kaldım. Gatwick’e iner inmez kolay bir şekilde pasaporttan geçtikten sonra trenle Oxford’a devam ettim. Tren biletinizi havaalanının içindeki info desklerden rahatça alabilirsiniz. Gatwick’ten Reading’e yaklaşık 1 saat 15 dakikalık bir yolculuktan sonra Reading’te tren değiştirdim ve 20 dakikada Oxford’a vardım. Eğer siz Londra şehir merkezinden Oxford’a gidecekseniz Victoria istasyonundan otobüsler var, bilet aldığınız gün boyunca geçerli ve fiyatı 11£. Yine yaklaşık 1,5 saatte Oxford’a varıyorsunuz. Günübirlik gezi düzenleyebilirsiniz.

Maalesef ki Oxford tren istasyonundaki information deskler size otobüsler ve ulaşım hakkında pek fazla bilgi veremiyorlar çünkü otobüs biletleri şoförlerden alınıyor. Ben tren istasyonundan çıkar çıkmaz bir otobüse binip 24 saat geçerli bilet aldım, 24 saatlik bilet 4,20 £, tek bilet ise 1,80 £. Otobüs ile rahatça otelime vardım.

Oxford otelleri hakkında bilgi edinmek de oldukça zor, çünkü hem az sayıdalar hem de fiyatlar çok yüksek. Ben Cornerways Guest House’da kaldım. Konumu çok rahattı, istediğim zaman yaklaşık 10 adım ötesindeki otobüs durağından tek otobüsle 5 dakikada merkeze ulaştım. Ayrıca çok temizdi; ev sahibi Ian her sabah harika pancakeler pişirdi, Oxford hakkında sorduğumuz her soruya içtenlikle cevap verdi. Sadece eğer uykunuz hafifse, uykuya dalmanız zor olabilir çünkü izolasyonu zayıf.

Oxford’da Nereler Gezilmeli?

Oxford tam bir üniversite şehri, yaz aylarında da hem İngilizce kurslarına katılan öğrenciler hem de üniversitelerin yaz okullarına katılan öğrencileriyle küçük ama oldukça kalabalık bir yer. Ziyaret eden turistlerin en büyük beklentisi tabi ki Oxford Üniversitesi’ni görmek oluyor. Ancak Oxford Üniversitesi’ni bizim ülkemizdeki üniversiteler gibi kampüsüne girip gezme, ya da sadece kampüsünü görme imkanınız yok. Çünkü üniversite tüm şehre yayılmış durumda. Yürüdüğünüz yolda sağlı sollu sıralanmış birçok 2-3 katlı bina Oxford Üniversitesi’nin departman binaları oluyor, Oxford hakkında bilgi toplamaya başladığınız gördüğünüz binaların çoğu ya Oxford Üniversitesi’nin kütüphaneleri ya da college’ları yani Türkiye’deki karşılığıyla meslek yüksek okulları denebilir.

Oxford’un en dikkat çeken yeri kuşkusuz Radcliffe Bilim Kütüphanesi ya da diğer adıyla Radcliffe Camera ve çevresi. Burası Google’a Oxford Üniversitesi yazdığınızda karşınıza çıkan “kampüse benzer” fotoğrafın en dikkat çeken noktası. Tur satın alıp sadece merdivenlerinde gezebiliyorsunuz; herhangi bir yere oturmanız, rafların arasında dolaşmanız yasak. Tur ücreti 14£ve yaklaşık 90 dakika sürüyor. Türk turistlerin buraya göbek bağı gömmek amacıyla geldiklerine dair duyumlar var  J


Bir diğer dikkat çeken yer ise yine Oxford Üniversitesi’ne ait Hertford College’ın iki yakasını birbirine bağlayan Bridge of Sighs yani Ahlar Köprüsü, araştırırken şaşırmamanız adına aynı isimle Venedik’te de oldukça ünlü bir köprü olduğunu belirtmeliyim. Birçok filmin romantik sahnelerine ev sahipliği yapmış bu nokta turistlerin doğru açıyla fotoğraf çekebilmek adına çokça zaman geçirdiği bir yer.

Mutlaka görülmesi gereken yerler listesinin bir diğer noktası da Bodleian Kütüphanesi. Kütüphane, Radcliffe Camera’nın hemen yanında yer alıyor. Bu kütüphane Oxford Üniversitesi’nin ana kütüphanesi, içinde 9 ayrı kütüphane barındırıyor. İçerisinde 20 milyondan fazla kitap var, İngiltere’de basılan her kitabın bir kopyası mutlaka bu kütüphaneye gönderiliyor. 30, 60 ve 90 dakikalık tur seçenekleri var. Fiyatları sırasıyla 6,9 ve 15 £. Çok farklı bir ambiyansı var, fısıltıyla konuşmanıza dahi izin verilmiyor. El yazması eserlerin bulunduğu bölümlere giriş yasak, sadece üniversite öğrencilerinin erişim izni var. 

Oxford’da Alışveriş Nerede Yapılır?

Şehrin en uğrak alışveriş noktası Cornmarket Caddesi. Birçok mağazaya, restorana, kahveciye, take away kahve, cookie satışı yapan dükkanlara ev sahipliği yapıyor. Alışveriş için tercih edilen bir diğer cadde ise renkli binalarıyla sevimli mi sevimli Broad Street. Burası özellikle hediyelik eşya için bolca alternatifin bulunduğu bir cadde, siz de sevdiklerinize Oxford Üniversitesi temalı birçok hediyelik eşya alabilirsiniz. Oxford’da ekonomik hediyelik eşya aramak biraz zaman kaybı, çünkü şehir çok küçük, dolayısıyla ara sokakta daha ucuz alternatifleri vardır gibi bir durum yok. 
Oxford ve Harry Potter

Oxford, Harry Potter filmlerinin de bazı sahnelerine ev sahipliği yaptığı için Harry Potter temalı turlarıyla da ünlü. Filmin hayranları buraya akın ediyorlar. Ancak en çok merak edilen ve ziyaret edilen yer, Hogwart Büyük Salon sahnelerine ev sahipliği yapan Christ Church. Profesör McGonagall’ın Harry ve diğer öğrencilerle ilk defa karşılaştığı merdivenler de yine Christ Church merdivenleri. Yaz aylarında giriş ücreti öğrencilere 9, yetişkinlere 10 £; kış aylarında ise öğrencilere 7 yetişkinlere 8 £. 

Bodleian Kütüphanesi de Harry Potter filmlerinin bazı sahnelerine ev sahipliği yapmış. 

Harry Potter temalı yürüyüş turlarının ise fiyatları 20-25 £ arasında değişiyor. Seyahatinizden çok önce takip etmeye başlamanız istediğiniz gün ve saat aralığında tur bulmanız için faydalı olur.

Oxford’da Nerede Ne Yenir?

Oxford bir üniversite şehri olduğu için yeme içme alternatifleri açısından zengin ve kaliteli bir şehir, genelde Londra’da olduğu gibi fish&chips-bira ikilisi ünlü, yine Londra’da olduğu gibi yaygın bir pub kültürü var ve publar  genelde“tavern” olarak adlandırılıyor. En ünlü pub’ı ise Turf Tavern. Oxford’un en eski ve bulunması en zor publarından biri burası. Ulaşmak için asırlık duvarlara sahip daracık sokaklardan geçmek gerekiyor. Bodleian Library’nin bulunduğu sokakta kütüphaneden sağa dönüp yolun sol tarafındaki “An education in intoxication” tabelasını takip ederek rahatça ulaşabilirsiniz. Açık alanının arka duvarının 800 yıllık olduğu söyleniyor. Oturacak yer bulmak çok zor, bu nedenle gözünüze kestirdiğiniz masaya gidip oturmak için izin istemek en mantıklısı. Mutfağı da Oxford’daki birçok mekana göre 1-2 saat daha geç kapanıyor. Bu nedenle çok tercih ediliyor.

Eğer keyifli vakit geçirmek, soft müzik dinleyip sohbet ederek yorgunluk atmak isterseniz Red Lion’ı tavsiye ederim. Her Cuma saat 19.00-21.00 arası canlı müzik var. Lokallerin Cuma günleri iş çıkışı keyifli vakit geçirmek için çok tercih ettikleri bir yer, yemekleri de gayet iyi.

Oxford’u bir günde, hızlandırılmış bir şekilde gezebilirsiniz. Ancak kütüphaneleri, fotoğraflarda görmüş olduğunuz binaların eski ve mistik ambiyansını seviyorsanız; Harry Potter hayranıysanız 2 gün geçirmeniz çok daha iyi olur. Gelmeden önce yazıda bahsettiğim turları araştırmanız, mümkünse online satın alarak zaman çizelgenizi oluşturup gelmenizi tavsiye ederim. Çünkü kütüphanelerin açılış kapanış saatleri farklılık gösterebiliyor, tur günleri ve saatleri müsait olmayabiliyor. Araştırmanızı dikkatlice yapıp gelirseniz hiçbir güzelliği kaçırmadan kısa zamanda Oxford’un tadını çıkarabilirsiniz.

Ben Oxford’a bayıldım, umarım yazım size fayda sağlar. Şimdiden iyi gezmeler!


         
         








Yorumlar